Cuma, Eylül 23, 2005

Hasta ettin beni anne

Haftasonu ben gripliydim, Ayşegül'e de geçti. Beş gündür burnu akıyor, tıkanıyor. Geceleri uyuyamıyor ağlıyıp duruyor yazık. Baktık evdeki ilaçlarla iyileştiremiycez, dün doktora gittik artık. Üst solunum yolu enfeksiyonu olmuş yine. Kış gelmeden iki kere hastalandı Ayşegül. İnşallah yeni ilaçlar iyi gelir...Keyifsiziz bu aralar.

Pazartesi, Eylül 19, 2005

Eski fotoğraflar

14.04.2005 (Ayşegül Alkış Yapıyor)

19.12.2004 (Ayşegül Elma Yiyor)

21.07.2004 (Ayşegül 20 Günlük)

02.07.2004 (Ayşegül'ün Doğduğu Gün)

Çarşamba, Eylül 14, 2005

Giy! Giy!

Artık evde terlikleri çıkarmak ne mümkün, hemen dibinde bitip “Giy giy!” diyen ve bir taraftan da eline aldığı terliği senin ayağına giydirmeye çalışan küçük bir kız var etrafımızda. (İyi ki de var.) Hadi bu neyse de, bir de tam yorulmuş birkaç dakika dinlenmek için oturduğunda elinden tutup “Kak, kak!” demesi çok fena. Haftasonu annem koridorda duran dürülmüş halılardan birini salona getirirken Ayşegül’e, “Gel kızım halıyı getirelim de ona otur.” deme gafletinde bulundu. Koridordaki diğer halıların dibinde biten Ayşegül “Getir, getir!” diye tutturdu. Allahtan çabuk avunan bir çocuk. İlgisini başka yöne çekebiliyoruz, en azından şimdilik:)

Cuma, Eylül 09, 2005

Evcilik oyunu

Havva Teyzesi ile Ayşegül akşamüstü beni bahçede karşıladılar. Henüz dışarı çıkmışlar, mecburen aşağıda kaldım Ayşegül’le. Sitenin kızları çimlere sermişler kilimlerini evcilik oynuyorlardı. Ayşegül, Ayşe, Ceren, Pınar. Çocukları görünce hemen yanlarına oturup evcilik eşyalarıyla oynamaya başladı. Belki yarım saatten fazla oyalandı. Sitedeki çocuklara bayılıyor. Onlar da bizimkine. Geçen gün Ceren annesine akşam “Sana bir müjdem var” diye gelmiş, “Küçük Ayşegül yürüyor artık!” demiş. Çok şekerler...

Çarşamba, Eylül 07, 2005

Bamyamı kendim yiyceem!

Dün akşamüstü eve döndüğümde Ayşegül’ü parkta çimenlerin üzerinde kendi başına yürürken buldum, Havva Teyzesi de peşinde. Bütün gün yürümüş. Arada bir dizlerini gösterip “uf uf” diyormuş Havva Hn.a. “Alışık değil ya bu kadar yürümeye, ağrıdı herhalde dizleri” diyor. Bir de bana dedi ki “Selda’cım bu akşam yemeğini nasıl yedireceksin biliyor musun, önüne kare tabaklardan koyup içine biraz bamyayı çatalla ez, ver kendi çatalını eline, biraz da çatala almasına yardım et, bak ne güzel yiyecek kendisi. Bitirince tencereden biraz daha doldur.” Aa, hakikaten de dediği gibi oldu. Bizim çocuk kendi başına yemek yemeyi öğrenmiş, ağzını hemencecik bulup yiyor, hem böyle çok daha hızlı yiyor, üstelik yemeğiyle meşgul olduğu için ona enteresan nesneler bulmam da gerekmiyor. Bu olayı hemen fotoğrafladık. İnşallah böyle devam eder. Maşallah kızıma.

Salı, Eylül 06, 2005

Yaşasın! Artık ben de yürüyorum!!! (Lay Lay Lom...)

Dün akşam salondan koridorda mutfağın kapısına kadar kendi başına yürüdü kızım. Evdeki küçük halıları kaldırma, sivri köşeleri bir kez daha gözden geçirme zamanı geldi. Bizi artık zor günler bekliyor... İnşallah çok düşüp şaşmadan ayakta durmayı öğrenirsin tatlım.

Artık sebze çorbası yemek is te mi yo rum ! ! !

Ayşegül son sekiz aydır hergün sebze çorbası yiyor. Arada yediği başka şeyler de var tabii ama ana yemeği sebze çorbası. Son zamanlarda ona yemek yedirmek bir işkence. Dün akşam annemlerde sebze çorbasından birkaç kaşık aldıktan sonra gerisini yememek için direnince annem kendi yaptığı domatesli pirinç çorbasından getirip yanıma oturdu. Aynı anda ikimiz farklı çorbalar vermeye başladık. Benim sebze çorbamı ittiren çocuk, neredeyse pirinç çorbasının içine düştü. Öyle bir keyifle yedi ki, sonunda sebze çorbasından bıktığını kabullenmek zorunda kaldım. O kadar net anlattı ki... Tamam tatlım, bundan sonra sana farklı çorbalar yapacağız, bu sabah Havva Teyze’nle konuştum.