Aysegul Kamali
Pazar, Kasım 27, 2005
Cuma, Kasım 25, 2005
Altı!....On!
Sayı sayıyoruz.
Bir, iki, üç, dört, beş
Ayşegül: “Altı”
Yedi, sekiz, dokuz
Ayşegül: “On”
Sayı kavramını anlamaya başladı yavaş yavaş. Sayıların “kaç” sorusuna cevap olarak verildiğini biliyor.
Pazartesi, Kasım 21, 2005
Saat kaç?
Akşamları yatmadan önce genellikle Ercüment’le birbirimize saati soruyoruz, ya da “Aaa saat 11 olmuş hadi uyuyalım artık” gibi cümleler sarfediyoruz. Ama dün akşam Ercüment Ayşegül’e “Hadi tatlım uyuyalım artık” dediğinde cevap olarak “Saat kaç?”ı duyana kadar bu durumun farkında değildik. Birbirimize bakakaldık. Minik tatluşum benim. Kimbilik daha farkında olmadan neler söylüyoruz, neler yapıyoruz? Ayşegül hafızasına yazmaya başlamış, daha dikkatli olmak lazım.Cumartesi, Kasım 19, 2005
Bye, Bye!
Dün akşam Ece’lere gittik. Batu ve Sonya da ordaydı. Sonya 6, Ece ve Batu 3,5 yaşındalar. Ayşegül bütün gece peşlerinden ayrılmadı. Çok da iyi vakit geçirdiler. Saat 11:30’da artık bizimkinin iyice uykusu gelince kalktık. Ayşegül’e paltosunu giydirdim. Ayrılırken kapıda hepsi bizi uğurladı. Ayşegül iki eliyle onlara “bay bay!, bay bay!” diyerek el sallarken öyle tatlıydı ki...Çocuklarla daha çok birlikte olması için fırsatlar yaratmak lazım...Çarşamba, Kasım 16, 2005
Benim de bir damak tadım var.
Ayşegül dün duru suyla yapılan garnitürlü şehriye çorbasını içmek istemedi. Ben de ısrar etmedim, balık vardı onu yedi. Ercüment et almış, bugün Havva Teyzesi çorbanın içine et eklemiş. Bizimki hapur hupur bir kase çorbayı on dakikada yalayıp yuttu. Öğleden sonra da ıspanağı yememiş; haşlama et, patates, havuç karışımını bayıla bayıla yemiş. Resmen yemek seçiyor. Demek bu sonradan öğrenilen birşey değil, damak tadı var çocuğun. Ercüment “Kime çekmiş acaba?” diyor kinayeli kinayeli. E, evet seçmesi bana çekmiş ama tercihleri benimkinden çok farklı. Ercüment’in babaannesi de etli yemekleri pek severmiş rahmetli. Boyu da şimdilik uzun gidiyor onun gibi. Büyük babaanneye mi çektin annecim sen? Anneannesi “ağzının tadını biliyor çocuk” diyor. Annem de onun seveceği şeyleri bilip yapıyor. Geçende Ayşegül hastayken iştahsızdı. Annem etli çorba yapıp getirmiş öğlene doğru. Dayamış kaseyi çocuğun çenesine, onun da eline bir çatal. O çatala yemek doldurmakla uğraşırken annem çorbayı bitirtivermiş. Havva Hn. “Ağzım açık kaldı, bir güzel yedirdi yemeğini.” diyor. Anlıyor kadın çocukların hem halinden hem ruh halinden.Pazar, Kasım 13, 2005
Mısıy! Mısıy!
Anneannesi ile dedesi, seviyorlar diye pazardan mısır almışlar. Haftaiçi babaannesi de alıp getirmişti. Hepsi düşünüyor Ayşegül’ü sağolsunlar. Ercüment’le ben şunca yıldır bir kere bile mısır alıp yememişizdir, kızımız mısır düşkünü oldu çıktı. Mısırını “mısıy, mısıy” diye diye bir güzel afiyetle yedi çevire çevire ısırarak. Sonra uyudu uyandı. Mutfakta düdüklü tencereyi görünce aklına geldi yine, “mısıy! mısıy!” diye istemeye başladı. Annem de aç karnına vermek istemediği için “mısır bitti, al sen armut ye” diye eline bir dilim armut tutuşturdu.(Armutu da pek sever.) “Düş!” deyip armutu yere attı. Annem ağzı açık, “Aaa resmen attı armutu!, bak gene vericem gene atıcak.” Armut yine yerde. “Anne öğretme atmayı” diyorum. “Ben mi öğretiyorum kendi atıyor” diyor. Sonra kıyamadı verdi yarım mısırı “Hadi onu da at bakalım” diyerek. Atar mı hiç, mısırı aldığı gibi vınn...salona. Mısırın yanında yemeğini de yedirdim, iyi oldu.
Cumartesi, Kasım 12, 2005
Ayşegül'ün odası - 3
Bugün Ercüment işe gitti sabahtan. Kahvaltıdan sonra Ayşegül’le oynadık biraz, sonra dışarı çıktık, parkta salıncakta salladım, ordan okula gittik, iyi bi yordum onu. Eve gelince de hoop uykuya. 2.5 saat boyunca uyudu. Ben de o arada odasının boyamasını tamamladım nihayet. Kuşlar, kelebekler, arılar, böcekler hepsi tamam.Gelişim Tablosu
Bugün aklıma Ayşegül'ün gelişim tablosunu eklemek geldi. Belki ileride merak eder...Cuma, Kasım 11, 2005
İlle de babam
Evet artık olayı iyice abarttı. Ben akşam eve girerken daha “Baba?” diye soruyor. “Baba daha işte, biraz sonra gelecek” diyorum. Ve ne yapıyorum? Tuttuğum gibi onu gıdıklamaya başlıyorum.“Anne de çabuk!”,
-Hi hi hi hi.ha...Baba!
“Çabuk anne de!” Gıdıklıyorum...
-Hi hi hi hi.ha...Baba!
“Anne de dedim sana!”
-Hi hi hi hi.ha...de,di..(şımarıyor)
“Anne deeee!”
-Ba ba!
Yok demiycek. Güvenlik görevlisi bile “Ben böyle çocuk görmedim, bu hep baba diye ağlıyor abla ya” diyormuş Havva Hn.a.
Akşam babası gelmeden bir ara geliyor yine aklına, bu defa ağlamaya başlıyor. “Ba-baa!, ba-baa! Del, del, del!” Ağlarken bir eliyle de kedi çağırır gibi yapıyor. (Onun herkesi çağırma tarzı bu) İnsanın içi eziliyor vallaha. Sanki biz eziyet ediyoruz. Nasıl oyalamalı bilmem? Yeni oyunlar bulmam lazım. Bu arada, artık iki kelimeli cümleler kuruyor.
“Baba deldi.”
“Kaka baptım.”
“Bebek düştü.”....
Kelime hazinesi de genişledi. Pamu(pamuk), armu(armut), mısır, muz, kii(kivi), dök,...Aslında ne duyarsa taklit ediyor... Özlem – Özle, Hakan – Aka, Füsun- Füsu...
Şimdilerde sevdiği yiyecekler: Etli yemekler-çorbalar, köfte, armut ve mısır. Mısırı ısıra ısıra yemeye bayılıyor...