Perşembe, Mart 16, 2006

İşte fotoğraflar...








Cumartesi, Mart 11, 2006

Stüdyo

Niye daha önce götürmeyi düşünemedim bilmiyorum, ama bugün ilk kez stüdyda poz verdi Ayşegül. Hafta içi alacağız, merakla bekliyorum fotoğraflarını.

Pazartesi, Mart 06, 2006

En sevdiklerim ve sevmediklerim: (Ayşegül’ün ağzından)

En sevdiklerim:

Evin içinde bir çocukla birlikte koşturmak, arkama bakıp gelip gelmediğini kontrol edip koşturmaya devam etmek

Kitaplarım (Keloğlan, Nasrettin Hoca, Pıtırcık, Zıp Zıp Tavşan, Benim Adım Kedi, Benim Adım Köpek favorilerim – ayrıca aklıma geldikçe oyun oynarken falan, bu kitaplardan alıntı yapmayı seviyorum. Işte örnekler:
“karga sabunu kaptı, hoca koş, bırak hanım” –Nasrettin Hoca’dan
“onlar büyük bizlerse küçüğüz” – Benim Adım Kedi’den
“o gün okul yoktu, çünkü tatil” – Zıp Zıp Tavşan’dan )

Parka gitmek, kumda oynamak (kaydıraktan kaymayı da çok seviyorum ama henüz kendim çıkıp kayamıyorum, Havva Teyzem ortalık tenhayken benimle çıkıyor, birlikte kayıyoruz. Annem birgün kaydırağı kıracağımızdan korktuğunu söylüyor.)

Temizlik yapmak (Vilada veya paspas yapmak, elektrik süpürgesi kullanmak - kendi toz bezim bile var. Aslında bulaşık makinesi ve çamaşır makinesini de kullanabilirim ama doğru düğmeyi araştırırken yakalanıyorum hep, az kaldı yakında başaracağım.)

Müzik setinin düğmelerine basmak (bunu artık yapamıyorum çünkü babam bir akşam bozulacağından korkup müzik setini benim ulaşamayacağım bir yere kaldırmış – alacağın olsun baba!)

Emziğim ( Geçenlerde bir ilkokul dergisinde görünce heyecanlanıp “emzik uçuyor!” diye bağırdım. Annem kayıtsızca dergiye bakıp “Bakiyim, hııı, emzik değil tatlım o, gezegen, Satürn” dedi. Bence annem emzikleri yeterince iyi tanımıyor. Yoksa uçan emziklere satürn deniyor da onu mu kastetti? Biraz büyüyünce belki alırlar bana da bir tane.Zaten “sen artık abla oldun, emzik emme” demeye başladılar. Kesin yakında bir satürnüm olacak benim.)

Gezmek (nereye gittiğimiz önemli değil, çıkalım da evden…)

Çocuklarla birlikte olmak

Sevmediklerim:

Babamın alışveriş, iş vb. uyduruk sebeplerle benden habersiz evden çıkması ( haberim olursa ortalığı birbirine katıyorum yine de bir işe yaramıyor.)

Saçlarımın taranması ( çok kıvırcık olduğu için canım çok yanıyor, gerçi sadece banyoda tarıyorlar ama yine de hiç hoşuma gitmiyor.)

Özellikle banyodan sonra giyinmek (oramı buramı çekiştirip duruyorlar, biri çorap giydirmeye çalışırken öbürü kollarımı kaldırmamı istiyor, sanki kendileri aynı anda giyinebiliyor. Ayrıca o çıtçıtlı tulumları giymekten de bıktım artık, her gece her gece, açacağım çıtçıtları, durdurmaya çalışmayın.)

Tam oyun oynarken, altımın açılması için odaya çağırılmak (bu durum sadece kaka yaptığımda gerçekleşiyor neyse ki.)

Emziğimi aradığımda hemen bulamamaları veya emziği unutturmaya çalışmaları (kısa bir süre unutmuş gibi görünüyorum bazen, sırf onlar mutlu olsun diye- sadece on onbeş dakikalığına)

Cumartesi, Mart 04, 2006

Hayvanat Bahçesi mi? Kimin umrunda...











Bu sabah ilk kez hayvanat bahçesine gittik. Hayvanlardan çok telleriyle ilgilendi. Tutunup tırmanmaya çalışıyor falan. Sağımızda dev gibi bir zürafa, solumuzda iki tane kocaman fil dururken, Ayşegül ortalıkta dolaşan küçük serçelere bakıp “kuş pır pır uçuyor” deyince yanlış zamanda gelmiş olduğumuzu anladım, henüz erkenmiş. Ama hava çok güzeldi, fuar güzel, yeşillik. Hepimize iyi geldi. Güzel havalarda fuarda yürüyüş yapıp hayvanları ziyaret etmek iyi fikir.